Giriş yap
YAYINDAYIZ...
Bugün gazetenize baktınız mı?Yorumcularımız Avrupa ve Türkiye Ligini sizler için değerlendiriyor.
Her hafta gazetenizde...
Tıklayın
Hasan El-Benna
4 posters
HAREM-S :: İSLAM :: Örnek Şahsiyetler
1 sayfadaki 1 sayfası
Hasan El-Benna
Tarih 12 Şubat. Bundan tam 58 yıl önceydi. Dünya yeni bir yüzyıla girerken yeni zulümlere gebeydi. Batıda başlayan siyasal, sosyal ve ekonomik sancılar yerli işbirlikçilerin yardımı ile dünyanın tüm coğrafyalarına yayılıyordu. Bu zulüm girdabından bir çığlık yükseldi. Hasan El-benna�nın sesiydi bu. Müslümanların İslam prensiplerine bağlanarak beraber hareket etmeleri halinde dünyadaki mevcut stratejinin tersine döneceğinden korkan emperyalist ülkeler Müslüman Kardeşler'in kapatılmasını istiyorlardı. Teşkilatı kapatamayan ve etkisiz hale getirmeyen yerli işbirlikçiler 12 Şubat 1949'da El-Benna'yı sokak ortasında vurarak şehit etti. Allah amelini makbul, mekânını cennet kılsın. Bizi de onun ilmi ve fikri mirasından istifade etmeyi nasip etsin. Hazırlamış olduğumuz dosyamız haberin devamında...
ŞEHİD İMAM HASAN el-BENNA
Kapitalizmin kölesi olmuş batının ulus-devletleri Pazar kapma yarışlarına olanca hızlarıyla devam ediyorlardı. Bu azgın yarış tarafından işgal edilmeyen tek bölge kalmıştı ki o da Osmanlı topraklarıydı. Hem dünyanın hiçbir devletinde olmayan jeopolitik konumu hem de yeraltı ve yer yerüstü kaynakları bakımından emperyalizmin gözdesi haline gelen toprakların savunmasız hali tüm İslam Milletlerini düşündürüyordu. Kur-an ve sünnet kalkanını yitiren İslam coğrafyası, batı meşrepli ideolojilerin kıskacına alınmıştı. Kapitalizm, liberalizm, açık pazar derken ekonomimiz ve hemen akabinde siyasi duruşumuza zarar verilirken, çağdaşlık, muasır medeniyet adı altında batı tarafından dikta ettirilen laiklik ve ne olduğu belirsiz reformist kavramlarla dinimiz ifsad ediliyordu. İşte böyle bir zamanda İslam coğrafyasının her bölgesinde tağutların planlarına çomak sokacak, İslam Güneşi önünde ki karabulutları dağıtıp, yeniden uyanışımıza vesile olacak İslami Hareketleri oluşturacak liderler yetişecektir.
Takvimler 14 Ekim 1906�yı gösteriyordu. Mısır toprakları 5000 yıl öncesinin Firavunlar döneminde olduğu gibi tarihin en ceberrut yönetimlerinden birine ev sahipliği yapıyordu.1882 yılında Mısırı fiilen işgal eden haçlı zihniyeti, 1914�e kadar sürecek olan kukla bir Osmanlı Süzerenliği de oluşturmayı da ihmal etmemişti. Fakat 14 Ekim günü işgalci İngiliz güçleri için hiç de iyi olmayacaktır. Genç yaşından itibaren işgale ve sömürüye karşı direniş fitilini ateşleyecek Hasan el-Benna o gün doğmuştu. Benna'nın doğduğu Mahmudiye Nil Deltasında bulunan küçük ve şirin geleneksel bir Mısır kasabasıydı. Kimlik değiştiren büyük kentlere karşın Mahmudiye geleneksel İslami değerlerini koruyabilmişti. Benna�nın babası kasabada yerel bir camide imamlık yapıyor arta kalan zamanlarında da saatçilikle uğraşıyordu. 8 yaşına kadar temel dini bilgileri bir sufi olan babasından alan Benna'da babasının verdiği tasavvufun güzel ahlak ve edebi etkisi görülür. 8 yaşında başladığı Reşad Dini Bilgiler Okulu ve bu okulun yöneticisi Muhammed Zehran, Benna'nın kişiliğinde önemli izler bırakmıştır. Bu okulun dengi okullardan en önemli farkı devlet müfredatının yanında hadis, Kur-an, edebiyat ve şiir öğretilmesidir. Benna ileride tebliğ çalışmalarında işe yarayacak birçok şeyi bu okulda öğrenmişti. Benna�nın hocası Muhammed Zehran âmâ olmasına rağmen halkı bilinçlendirme çalışmalarına ara vermeyen değerli bir âlimdi. Kütüphaneye ilmi bir araştırmaya gideceği zaman Benna'yı da yanına alır, kaynakları bulduktan sonra istediği yerleri Benna'ya okuturdu. Bu ilmi araştırmalar esnasında başka âlimlerde orada bulunduğu için hocası ilmi müzakereler yapıyor Benna'da bu müzakereleri dikkatle dinliyordu. Ortaöğretim için okul değiştirdi çünkü Benna'nın hocası Muhammed Zehran Reşad okundan ayrılmıştı. Benna artık yeni okuluna gidiyor okuldan sonra babasının yanında saatçilik öğreniyor, sabah namazından sonrada Kur-an ezberliyordu. Benna yeni okulunda arkadaşlarıyla birlikte matematik hocaları Muhammed Abdulhalik 'in teşviğiyle �Ahlak ve Edeb Cemiyetini� kurdular. Bu cemiyet kötü davranışlarda bulunanlara küçük maddi cezalardan dostluğu kesmeye kadar bir dizi yaptırım uygulamayı öngören ve toplanan paraları da çeşitli hayır işlerinde harcamayı amaçlayan bir hayır kuruluşuydu.Reşad okulunda aldığı dini eğitim cemiyet başkanlığına doğrudan onun getirilmesine sebep oldu.Yapılanları azımsayan gençler işleri daha da ileri götürmek istedi.Bu amaçla �Haramların İşlenmesini Önleme Cemiyetini� kurdular.Cemiyet hatalı gördükleri davranışları yapan kişilere uyarı mektupları yazarak faaliyetlerini yürütüyordu.Faili meçhul mektuplar kasabanın her yerinde elden ele dolaşıyordu. Herkes Zehran hocadan şüpheleniyor, yaşları küçük olduğu için kimse cemiyet üyelerinden şüphelenmiyordu. Fakat Zehran Hocaya namazın mekruhları ile ilgili bir uyarı mektubu gelince önceki mektupları da Zehran Hocanın göndermediği anlaşıldı.6 ay boyunca devam eden mektuplu tebliğ çalışması, kahvesinde dansöz oynattığı gerekçesiyle uyarılmak istenen bir kahvecinin masasına parasızlık nedeniyle postaya verilemeyen mektubu elden bırakan cemiyet mensubunun yakalanmasıyla sona erdi.
ÖĞRETMEN OKULU
Benna ve ailesi bu dönemde çok önemli bir karar aşamasına gelmişlerdi. Benna ya İskenderiye�deki Dini Enstitüye yazılıp Ezherli olacak ya da Demenhur da ki öğretmen okuluna gidecekti. Ailesi Benna'nın öğretmen olmasını istiyordu ve birkaç pürüz giderildikten sonra Benna'nın öğretmen okuluna kaydı yapıldı. Demenhur da mahalle camisine gidip gelmesi Hassafiye Tarikatına mensup olan kişilerle tanışmasına vesile oldu. Onların yakın ilgisi, tarikata büyük bir sempati duymasına sebep oldu Daha sonra tarikat meclislerine devam etmeye başladı. Babasının da tarikat çevrelerine yakın oluşu Benna'nın bu tür ortamlara girmesini kolaylaştırmıştı. Benna�nın hayatında en çok etkilendiği kişilerden biri olarak nitelendirdiği Şeyh Hasefi ile burada tanıştı.Benna'da ilk mücadele tohumlarının atılıp yeşermesi ülkenin siyasal kargaşa ve işgal sebebiyle çalkalandığı bir döneme denk geliyordu. Hayatında tasavvufla içli dışlı olduğu bu gençlik dönemine denk gelen öğretmen okulu yılları, Benna�nın zihinsel anlamda köklü değişikler yaşadığı bir dönemdi. Benna çok sevse bile tasavvuf ekollerindeki kendi nefsinin terbiyesi ile meşgul olma, toplumla fazla içli dışlı olmama mantalitesine ısınamamıştı. Hatta artık fazla ilimle uğraşmanın kendisini birçok şeyden ve her şeyden önemlisi yeni yeni kalbinde hissetmeye başladığı cihattan alıkoyacağını bile düşünmeye başlamıştı. Ülkenin yaşadığı hareketli ortama çocukluğundan miras olarak aldığı bu sufi anlayışla ayak uyduramıyordu. Bir yandan kötülüklerle mücadele düşüncesi hayatında giderek daha sağlam yer edinirken, öte yandan öğretmen okuluna devam ettiği yıllardaki ulusal devrim hareketinin önceki yıllara göre hız kesmiş olması gibi iki zıtlığı bir arada hissediyordu. Kendi ifadesi ile Benna, tasavvuf ve ibadetle uğraşmasına rağmen, vatana hizmet etmenin kaçınılması mümkün olmayan bir cihad olduğunu iyiden iyiye inanıyordu.
BÜYÜK KENTTE BİR TAŞRA DELİKANLISI
Benna'nın gençliğinin bu ilk yıllarında ideallerini süsleyen okullardan biri Darul-Ulum idi. Ama bunlara karşın. Ama bunlara karşın onu aşağıya doğru çeken tasavvufi anlayış, bu işlere dalmak yerine daha fazla oranda maneviyatını geliştirmesi gerektiğini ilham ediyordu. Yıllar sonra dahi kendisini saygıyla andığı hocası Ferhat Selim'in doğru yönlendirmeleri Darul-Ulûm�u tercih etmesinde etkili oldu Aslında Benna, ilahi takdirin kendisini hareket liderliğine götüreceği yol ile sıradan bir sufi olma arasında seçim yapacaktı. Hocası onu sınavlara girmeye ikna etmişti ama bu imtihanı geçmesi bir sorun olduğu gibi, sınavı kazanmasıyla beraber gideceği Kahire'nin karmaşık havasını soluyacak olması da ayrı bir sorundu. Ezher'in kapısından girmeye hak kazanan Benna o yıl birçok sevindirici haber almıştı. Benna ilkokul öğretmenliği için gerekli olan yeterlilik sınavını vererek öğretmen olmaya hak kazanmıştı. Fakat Benna tercihini bir ilkokula atanmasına rağmen Darul-Ulûm�dan yana yapmıştı. Benna belki Kahire�de, ailesinin verdiği güzel ahlak ve bulunduğu İslami çevreler sayesinde şehrin insanı kasıp kavuran kokmuşluğundan kendisini koruyabilmişti. Ancak onu en fazla düşündüren konu; Mısır toplumunda her gün değişik biçimlerde şahit olduğu manevi çözülüş ve yozlaşma idi. Nihayet, Ezher ve Darul-Ulum öğrencileri ile bir grup kurarak Kahire ve çevre kasabalarda halkın topluca bulunduğu mekânlarda-özellikle kahvehanelerde�15 dakikayı geçmeyen vaazlar ve İslami davet çalışmaları yaptılar. Benna bu tebliğ ve davet çalışmalarına başlamadan önce yaptığı istişarelerde İhvan'ın da davet usulünü belirliyordu. Kahvehanelere sıcak bakmayan ve bu işin ters tepeceğini düşünen arkadaşlarına şu sözleri söylüyordu:
-"Bu insanlar için şok edici bir yenilik olacak. Buralara gelen insanlar kimi zaman cami cemaatinden bile daha duyarlı olabiliyor. Eğer bu insanları yaralamazsak ve sıkmayacak bir şekilde konuşursak bu iş çok faydalı olacak."
Bunun üzerine ikna olan genç tebliğci topluluğu bir gece Kahire'nin varoşlarında tespit ettikleri bir kaç mahalleden işe başladı. Hepsinde büyük bir heyecan vardı, acaba dinlemek için camiye bile gelmedikleri vaaz ve irşadın kahvehanelerde karşılarına çıkmalarına ne tür bir tepki vereceklerdi? Onlara saldıran olur muydu ya da heyecandan bildiklerini anlatamazlarsa? İlk gece her biri 5�10 dakika süren yirmi ayrı konuşma yaptılar. O da ne? Dinleyicilerin ilgisi hayret edilecek gibiydi. Meğer insanlar böyle bir şey bekliyormuş! Kahvehane müdavimleri, alışık olmadıkları bu gelişmenin şaşkınlığına dalmanın ötesine de gencecik birkaç kişinin kendilerine uyarılarda bulunmalarını hayranlıkla izlemişti. Bu ilim talebesi gençlerin konuşmaları bittikten sonra bir şeyler ikram edip, sohbete masada devam etmek isteyenler ile çıkıyordu. Bu arada İngiliz işgaliyle birlikte, boş durmayan misyonerlerin çalışmalarını rahat yürüttükleri bir dönemde yaşıyor olmaları, halkın bu yabancılara karşı içten kaynayan teorileriyle birleştiğinde Allah'a yönelmekten bahseden bu gençlerin birkaç cümlesi her derde deva ilaç gibi gelmişti. İngiliz işgali altında hızla modernleşmeci akımların etkisine girerken, bunun insan kıyafetlerine de yansıması başlamıştı. Darul-Ulum koridorlarında fes-sarık tartışması başlamıştı. Yeni neslin eğilimi fese idi. Okulda sarıklı iki öğrenci kalmıştı. Biri Benna idi. Fakat öğrenim yılları bitip öğretmenlik başladığı zaman Benna'nın da kıyafet devrimi gerçekleşmişti. Böylece okulda ki görevine yeni bir görünüm ama eski idealleri ile birlikte başladı.
Mısır da özelikle 1918'den itibaren dış mihraklar batılı anlamda bireysel özgürlüğün yayılması adı altında toplumda ciddi bir ahlaki çözülüşün tohumlarını atıyordu. Yine bilimsel düşünme adı altında tüm imani ve insani değeri inkâr ve her türlü dünyevileşme akımını meşru görme hastalığı yayılıyordu. Aynı sıralarda Türkiye'de batılı ellerin itelemesiyle tepeden inme bir Cumhuriyet Devrimi yapılması, Mısırda ki Batıcı -sözde-aydınlar için model olduğu kadar, Benna gibi yani yetişen muhalif aydınlar için de ciddi bir uyarı olarak algılanmıştı. Mısır üniversitelerinde pozitivist aklı ön plana çıkaran Batı taklidi eğitim modeli kurulurken, büyük kentlerde fikir kulüpleri adıyla dinle savaş sistematik hale getiriliyordu. Ali Abdurrazık gibi cemaat önderi hoca efendiler İslam'ın sadece manevi bir disiplin olduğunu ve siyasetle alakası olmayan, ferdi davranışlarla ilgili prensipler ortaya koyduğunu savunuyorlardı.
1927 yılı Kahire'de ki Darul-Ulûm�da son yılıydı. Son sınıftaki kompozisyon derslerinden birinde öğretmen adayı bu gençlere niçin öğretmenliği seçtikleri konusunda bir yazı yazmaları istenmişti. Benna hayatının bundan sonraki dönemleri için büyük ipuçları veren şu satırları yazmıştı:"Ben en iyi kişinin mutluluğunu başkalarının mutluluğunda ve onların doğruya iletilmesinde gören, sevinci başkalarını sevindirmekten ve iyi olmayan şeylerden onları korumaktan kaynaklanan, kamunun ıslahı doğrultusunda fedakârlıkta bulunmayı kar ve ganimet sayan, zorluklarla dolu olduğu halde hak ve hidayet uğruna cihadı, rahat ve lezzet olarak değerlendiren... Mahzun ruhları sevince boğmaya çalışan, ebedi mutsuzluktan ve ona maddi bir sıkıntıdan bir yaratığı kurtardığı ve ona doğruluk ve mutluluk yolunu gösterdiği anı en mutlu olduğu an olarak gören kişi olduğuna inanıyorum. Faydası sahibini aşmayan, yararı onu yapandan başkasına dokunmayan bir amelin oldukça cılız ve dar çerçeveli olduğuna inanıyorum. En hayırlı amelin, sonuçlarıyla hem sahibinin hem de ailesinden topluma kadar başkalarının yararlanabildiği amel olarak inanıyorum... İşte bu inancımdan hareket ederek öğretmenliği seçtim. İnsanın hedef alması gereken en büyük gayenin ve en büyük kararın Allah'ın rızasını kazanmak olduğuna inanıyorum." Benna, son sınıfta artık önünde iki yol olduğunu iyice görmüştü: Ya yaratılmışlarla meşguliyetten ve ilgilenmekten kalbini alıkoyan tasavvuf yolu ya da eğitim, öğretim ve irşad yolu. Bu ise insanlara karışmayı, onlarla beraber olmayı gerektiriyordu. Benna'ya göre İslam Terazisinde bu ikincisi Allah katında daha üstün geliyordu.
Geri: Hasan El-Benna
İDEALİST ÖĞRETMEN
Benna ilk görev yerine gitmek için haritada dahi yerini bilmediği şehre doğru yola çıkmıştı. İsmaliye Mısır deltasının doğusunda, Sina yarımadasın da ki geniş kumluk alan ile Kahire arasına sıkışmış, Süveyş Kanalına bitişik Timsah gölünün kenarında bulunan bu kente 1927 'nin Eylülünde geldi. Yaşadığı hayatın sadece kendisini ilgilendirmediği bilinciyle gelmişti. İsmaliye onun için tüm ideallerini ve Allah'a yakınlaşma hedefini gerçekleştireceği yer idi. Benna istasyonda trende indiğinde şu dua ile Rabbine yalvarmıştı:-�Allahım, bu kentte bana hayır takdir et, kötülüklerden ve günahlardan beni koru!�
Geldiği kent ekonomik ve siyasi olarak İngilizlerden, dini ve toplumsal olarak da ihtilaflardan muzdaripti. Müslümanlar camilerde farklı görüşler yüzünden ihtilaflara düşüp bölük pörçük olmuşlardı. Benna caminin birinde ufak ufak sohbetlere başlamış insanlarla sevgi ve kardeşliğe dayanan bir kardeşlik bağı kurmak istiyordu fakat birbirlerini her fırsat da saldıran tarikat şeyhleri birlik olup Benna'yı camiden uzaklaştırdılar. Her grup İslam adına kendisinin doğru olduğuna inanıyordu bu sebeple bu ortamlar fitneyle kaynıyordu. Peki, insanları başka nerede bu şekilde toplu halde bulacaktı. Üniversite de olduğu gibi aklına kahvehaneler geldi. Bir süre tereddüt ettikten sonra kentin en büyük üç kahvehanesini belirleyip işe koyuldu. Benna kahvehanelerde ihtilaflı, aktüel yada anlaşılmaz felsefi konulara kesinlikle girmeden Allah'ı ve ahiret gününü hatırlatıp, teşvik ve korkutma arasında bir yol takip ediyordu. Benna 7 aylık kısa süre içinde kenti ve halkı çok iyi tanımış izleyeceği metodu sağlam temeller üzerine oturtmuştu.
Halk ilk olarak âlimler ileri seviyede bir saygı gösteriyordu, ikinci sırada önem verilenler ise tarikat ileri gelenleriydi. Benna kendisi gevşek de olsa bir tarikat mensubu olduğu halde, halkı özel bir tarikata davet etmeye kalkışıp davasını bu şekilde sınırlama hatasına düşmedi. Bu diğer tarikat bağlıları ile arasında bir düşmanlık oluşmasını engellediği gibi, davasının bir grup Müslüman'la sınırlı olmasını da önlemişti. Zira O, temelinde �ilim, terbiye ve cihad � olan bir davayı başlatmayı hedefliyordu.
İsmaliye'de ki tüm belediyecilik hizmetleri, elektrik ve diğer kamu işleri İngiliz sömürge idaresinin denetiminde idi. İngilizlerin aşağılayıcı tavırlarına her gün muhatap olan Mısırlılar, bu kurumlar ucuz işgücü olmaktan öte bir işleve de sahip değildi. Sömürgecilerin oturduğu mahalleler de alabildiğine görkemli binalar ve lüks daireler bulunurken, bunların karşısında işçi Arapların ve yerli halkın küçük, döküntü ve gecekondu tipi evler sıralanıyordu. Hatta Mısır bir İslam beldesi olmasına rağmen cadde ve sokak isimleri Arapçanın yanı sıra yabancı dilde de yazılıyordu. İsmaliye'nin bu atmosferi, Benna gibi bilinçli bir Müslüman için günlük vaazlarda bol malzeme sağlamanın ötesinde, halkın yapılacak samimi ve sömürge karşıtı bir daveti kabule hazır olmasını sağlamıştı.
İHVAN'NIN KURULUŞU
Artık 22 yaşında ki Benna için davet çalışmalarının meyvelerini alma vakti gelmişti, Allah'ın izni ve Keremi ile İhvan kurulma aşamasına gelmişti. Kahvehane sohbetlerine özel sohbetler ve dersler ekleyen bir grup genç bir gün Benna�yı evinde ziyarete geldiler. Gençler kendileri gibi genç biri olan Benna'ya:-
�Söylediklerini dinledik, anladık ve etkilendik. Fakat İslam'ın üstünlüğünü ve Müslümanların hayrını gerçekleştirmek için hangi yolu izlememiz gerektiğini bilemiyoruz. Biz bu zillet ve prangalı hayattan bıktık artık. Müslümanların bu memlekette ne değeri ne de şerefinin bulunduğunu, bunların şu yabancıların ücretli çalışanı ve onlara uyanlar olmaktan öte bir şey ifade etmediklerini görüyorsun� Allah�ın huzurunda ki sorumluluktan kurtulmak için sahip olduğumuz her şeyi sana sunmak istiyoruz. Sorumluluğumuzu üstlenmeni istiyoruz. Biz din için yaşamak, onun yolunda ölmek, bununla ancak kendisinin rızasını aramak için Allah'a söz veren bir cemaatin sayısı az ve araçları zayıf olsa bile zafere kavuşmaya layık olacağına inanıyoruz.�
İslam için kardeşler olarak çalışmak ve İslam yolunda cihad etmek üzere bu 7 kişi birbirlerine söz verip biatleşti. Bu cihad topluluğunun adı da aynı gün İhvan-ı Müslimin Konuldu. Hemen küçük bir büro tutuldu, faaliyetler Kur-an ve temel dini ilimler (tefsir, akaid, siret, İslam tarihi) öğretilerek başlayacaktı. Kardeşlerin tebliğ alanı ve kitlesi günde güne büyüyordu. Kardeşler bayanlara da bu daveti ulaştırmak için Müslüman Kadın Kardeşler Kısmını kurdular. Diğer bir önemli faaliyet ise izcilik eğitimi veren merkezlerin kurulması idi. İzcilik eğitimi veren bu yerlerde, beraberinde cihad alışkanlığı kazandırmak için birimler oluşturuldu. Benna bunu yaparken hedefini �Kim cihad etmeksizin ve cihada niyet etmeksizin ölürse cahiliye ölümü üzere ölür.� Hadisinden hareketle oluşturduğunu söylemekteydi. Mısır toplumunda ki bu toplumsal değişim işgalci İngilizler ve onların yerli işbirlikçileri tarafından hissediliyor. İhvan zamanla rejimi rahatsız etmeye başlamıştı. Çünkü İhvan insanların zihnine ve yüreğine kaybolan Tevhid anlayışını tekrar yerleştirmeyi başarıyordu. İnsanları gerçek özgürlüğe çağırıyor; kullara kul olmak yerine Tek olan Allah'a kul olmaya çağırıyordu.
Bu arada Benna'nın söylemi, 1930'ların başında Yurt dışından katılımcılarla Mısır sınırlarını aşmaya başladı. Yemen�den, Suriye'den, Sudan'dan, Filistin'den ve daha birçok Arap ülkesinden öğrenci ya da gruplar, Benna'nın sohbetlerine katılıyor ve biatlerini yapıyorlardı ve ülkelerine teşkilatı kurmak üzere geri dönüyorlardı. Filistinli Müslümanlar bugünkü Filistin İntifadasını gerçekleştiren Hamas'ı bu vesileyle kurdular. Zaten İhvan, Filistin Direnişine işgalin ve zulmün başladığı ilk andan itibaren her türlü desteğini vermeye başlamıştı.
Kitlesi ve kurumları giderek çoğalırken Benna'nın çevresinde bu kurumlara ve okullara atanan kişilerinde bulunduğu cemaat içinde adeta bir bürokrat sınıfı oluşmuştu. Dava'nın inceliklerine sahip olmayan, Benna'yı adeta patronları gibi gören bu samimiyetsiz sınıf cemaat içinde mevki sahibi olma hırsıyla Benna'yı alaşağı etme hevesine sahipti. Nitekim Benna'dan rahatsız olan devlet Onu başka bir şehre göndererek İhvan'nın merkezinden uzaklaştırmayı düşünüyordu. Böylece Benna'nın başka bir şehre tayini çıktı ve bu gafil insanlar hemen kulis çalışmalarına başladılar. Benna bir süre sonra bu çirkin emellere sahip insanların gerçek yüzlerini tanıdı. Ama artık ilk bölünmenin kaçınılmaz olduğu bir aşamaya gelinmişti. Benna kendisinden sonra İsmailiye de kimin başa geçeceğini açıklamıştı. Bu kişi marangoz Ali el-Cedavi idi. Bu karardan hoşnut olmayan malum kişiler davanın yararı parolası altında davet yolunda döküldüler.
Böylece haset, kibir ve mevki hırsı yüzünden ilk kopmalar yaşandı. Aslında bu kopma İhvan için çok hayırlı olmuştu. Belki de ileride daha büyük sorunlara yol açabilecek bu karaktersiz kişilerin ayıklanmasına vesile olmuştu. 2. Dünya Savaşının patlak vermesiyle ülkenin içinde bulunduğu son derece kritik bir hale geldi. Rejim adeta kendisini bir ilah gibi görüyor hiçbir muhalif görüşe yaşam hakkı tanımamaya başlıyordu. İhvan'da taktik değiştirmiş sözlü davetin yanına fiili mücadeleyi de eklemişti. Sözlü cihattan ameli cihada geçişin başladığını açıklayan Benna, bu tarihten itibaren siyasal mücadeleye de aktif biçimde taraf olacaklarını ilan etti. Teşkilatı hiyerarşik bir yapıya sokan Benna Krala tehdit içeren sert mesajlar göndermeye başladı. Bu sırada Kutsal Filistin topraklarında terör estirmeye başlayan İngiliz destekli Yahudi Siyonistlere karşı gerekli tedbirlerin alınmasına vurgu yapıyordu. Bu amaçla Mısırda silah eğitimi verilen İhvan üyeleri Filistin'e cihada gönderiliyordu. Artık Benna'nın İslami faaliyetleri İngilizler ve yerli işbirlikçiler bakımından tehlike sınırını aşmıştı. Benna�nın dostu ve arkadaşı bilinen tüm resmi görevliler idari makamlarından uzaklaştırılmaya başlanmıştı. 1942 yılına gelindiğinde hükümet Benna'nın lideri olduğu Müslüman Kardeşler Cemiyetini'nin feshine ve genel merkezi hariç tüm şubelerinin kapatılmasına karar verdi. Ülkede anarşi korkunç boyutlara ulaşmıştı, suikastların, bombalamaların, faili meçhul cinayetlerin adı arkası kesilmiyordu. Birçok olaydan haksız yere sorumlu tutulan İhvan üyeleri gözaltına alınıyor, hapsediliyordu. 8 Aralık 1948 de İhvan tamamen kapatıldı, mallarına el konuldu ve birçok üyesi zindana atıldı.
Her siyasi lider ve cemiyet başkanı gibi Benna'da silah taşıma ruhsatına sahipti. Bu ruhsat iptal edilerek silahı elinden alındı. Benna'nın sürekli yanında bulunan ve adeta koruması gibi iki kardeşi de tutuklandı. Eniştesine ait olan binmekte olduğu otomobiline el kondu. Benna gelişmelerin bir rastlantı olmadığını fark etmişti. Benna uğrayabileceği saldırıdan devletin sorumlu olacağını bildiren bir açıklama yapmıştı. Benna yakın çevresinde ki tüm dava kardeşleri tutuklanıyordu, adeta etrafı boşaltılıyordu. Benna öldürme planları tamamlanma aşamasındaydı. Takvim yaprakları 12 Şubat 1949 Cumartesi gününü gösterdiğinde şer planların uygulanmasına geçildi. Benna, son gelişmeleri değerlendirmek üzere geldiği Ramses caddesinde ki Müslüman Gençler Cemiyetin'den akşam 20.15 de ayrılacaktı. Binadan çıkıp caddeye indiğinde garip biçimde işlek caddedeki tüm ışıkların söndürülmüş olduğunu fark etti. Cadde üzerinde ki kahvehanelerde oturanlarda o bölgeden uzaklaştırılmıştı. Ayrıca trafik de durdurulmuştu, sadece bir tek taksi bırakılmış ve Benna'nın bu taksiye binmesi garanti altına alınmıştı. Hasan el-Benna arkadaşı avukat Abdulkerim Mansurla bu tek taksiye bindiği anda işbirlikçi kâfirler tarafından kurşun yağmuruna tutuldu. Hükümetin planına göre Benna ve arkadaşı taksinin içinde öldürülecek dışarıya çıkılmasına izin verilmeyecekti. Ama Benna en ağır yarasını koltuk altından almıştı ve onun kanını pansuman yaparak durdurmuştu. Benna genç ve güçlüydü yaralı arkadaşıyla birlilikte o halde cemiyet merkezine geri döndüler. Benna suikast sonrası öylesine kendindedir ki ameliyat odasında elbisesini kendisi çıkarmıştır. Doktorlar, Benna'nın durumunu soran Binbaşı Muhammed Vasfiye hastanın yaralarının tehlikeli olmadığını söylemişlerdir. Bunu üzerine binbaşı ameliyat odasındaki herkesin dışarıya çıkmasını emretti. İçeriye hiçbir doktorun ve sağlık görevlisinin alınmasına izin verilmedi. Benna sürekli kan kaybediyor, bu şahıs tarafından tehdit edilen doktorlar Benna'nın yaralarına müdahale edemiyorlardı. Böylece yaralı olarak kurtulduğu suikasttan sonra hastanede infaz edilerek şehid edildi. Şehid'in akan kanları ileride bu davada filizlenecek lalelerin can suyu olacaktı. Şehid'in kanıyla bereketlenecekti bu şanlı dava, Mısırda, Filistin�de, Suriye�de, Türkiye�de ve birçok İslam coğrafyasında. Yahudi yi kutsal topraklardan kovmak üzere işbaşına gelecekti Müslümanlar, Filistin�de Hamas, Mısırda İhvan'ın partisi ve Türkiye�de Milli Görüş Teşkilatları. Ve Allah'ın izniyle zafer yakındır. İlham alarak şehidlerden yükselteceğiz İslam sancağını tüm dünyada. Şehadetinin 58. yılında selam olsun sana ey Şehid İmam Hasan el-Benna ve tüm şehidlere.
4fakulte.com
Geri: Hasan El-Benna
sağlam biriymiş.. Reco islam konusu açmışın burası merkez bi site bende hristiyanlık bölümü açılmasını istiyom
hpolat55- mod
- Mesaj Sayısı : 427
Yaş : 36
Kayıt tarihi : 19/02/08
Geri: Hasan El-Benna
hpolat55 demiş ki:sağlam biriymiş.. Reco islam konusu açmışın burası merkez bi site bende hristiyanlık bölümü açılmasını istiyom
ben istemiyorum
üyelerimizde hristiyan yok hepsi müslüman çok şükür yani gerenk yok
Geri: Hasan El-Benna
örnek şahsiyetlerimiz POLAT ALEMDAR,MEMATİ BAŞ,MUROO,
asım34- özel kalem
- Mesaj Sayısı : 203
Yaş : 37
Kayıt tarihi : 20/02/08
Geri: Hasan El-Benna
asım34 demiş ki:örnek şahsiyetlerimiz POLAT ALEMDAR,MEMATİ BAŞ,MUROO,
onlar sanal kahraman gerçekleri burada...
Geri: Hasan El-Benna
memed demiş ki:ve ilerde reco
nerde inşallah dua niyetine geçer de kabul olunur
biz kim şehitlik kim...
Geri: Hasan El-Benna
olsun reco bizde ne şehittir ne gazi pisi pisine gitti niyazi deriz arkandan korkma
hpolat55- mod
- Mesaj Sayısı : 427
Yaş : 36
Kayıt tarihi : 19/02/08
Geri: Hasan El-Benna
hpolat55 demiş ki:olsun reco bizde ne şehittir ne gazi pisi pisine gitti niyazi deriz arkandan korkma
sağol be hamza
Geri: Hasan El-Benna
[table class="contentpaneopen"][tr][td class="contentheading" width="100%"]Hasan el Benna'dan gençliğe yirmi tavsiye
[/td][td class="buttonheading" width="100%"]
[/td][/tr][tr][td colspan="2" valign="top"]
[/td][td class="buttonheading" width="100%"]
1-Şartlar ne olursa olsun ezanı duyduğunuz zaman namaza kalkın. 2-Kur'an'ı Kerim'i okuyun, inceleyin veya dinleyin. Azıcık zamanınızı bile yararsız işlere ayırmayın. 3-Dilinizi düzgün konuşmaya çalışın. Çünkü bu Müslüman olmanın belirtisidir. Arapça’yı öğrenin, çünkü Kur'an en güzel şekilde Arapça ile anlaşılır. 4-Hiç bir konuda aşırı tartışmayın. Zira gösteriş hiç bir zaman yarar sağlamaz. 5-Fazlaca gülmeyin. Çünkü Allah'a bağlı olan gönül, sakin ve vakarlı olur. 6-Maskaralık yapmayın. Çünkü mücahid bir millet, ciddiyetten başka bir şey tanımaz. 7-Dinleyicinin işiteceğinden fazla sesinizi yükseltmeyin. Çünkü bu bencillik ve eziyet vermektir. 8-Kişileri çekiştirmek ve tavırları küçümsemekten sakının. Hayırdan başka bir şey konuşmayın. 9-Karşılaştığınız kardeşlerinizle sizden istemese bile tanışmaya bakın. 10-Görevler vakitlerden fazladır. Vakitten yararlanmak için başkasına yardımınızı esirgemeyin. Yapacak bir göreviniz varsa onu en kısa yoldan en güzel şekilde bitirmeye çalışın. 11-Her hususta temizliğe önem verin. Evinizde, elbiselerinizde, vücudunuzda, iş yerinizde. Çünkü bu din, temizlik üzerine kurulmuştur. 12-Ahdinize, sözünüze ve vadinize vefa gösterin. Şartlar ne olursa olsun bunlara muhalefet etmeyin. 13-Okuma ve yazmanızı sağlamlaştırın. Müslümanların gazete ve dergilerini çokça mütalaa edin. Küçük de olsa kendinize ait bir kütüphaneniz olsun. İhtisas sahibi iseniz branşınızda derinleşin. 14-Hükümet vazifelerine düşkün olmayın ve onları rızkın en dar kapısı olarak bilin. Ama size verildiği zaman da reddetmeyin. Davanın vecibeleri ile tamamen çatışmadığı müddetçe bu vazifelerden ayrılmayın. 15- Malınızın bir kısmı ile davaya katılın, üzerinize farz olan zekâtı cemaate verin. Geliriniz ne kadar az olursa olsun, ondan fakir ve yoksullara bir hak ayırın. 16- Az da olsa malınızın bir kısmını beklenmedik hadiseler için ayırın ve katiyen lüks eşyaya kapılmayın. 17- Durmadan tevbe ve istiğfar edin. Uyumadan evvel birkaç dakikanızı nefsinizi muhasebeye ayırın. Şüpheli şeylerden kaçının ki harama düşmeyesiniz. 18- Eğlence yerlerine yaklaşmak şöyle dursun, onlara karşı bir savaşa girişmelisiniz. Bütün konfor ve rehavet görüntülerinden uzaklaşın. 19- Her yerde davanızı yaymaya çalışın. Nefsinizle şiddetli bir şekilde mücadele edin ki, onun yularını ele alasınız; gözünüzü haramdan ayırın, duygularınıza hâkim olun. 20- Sürekli cemaatle ruhen ve amelen bağlantılı olun ve kendinizi daima kışlasında emir bekleyen bir asker gibi kabul edin. Hasan el Benna kimdir? 17 Ekim 1906’da Mısır’da doğan Hasan el Benna dini ve ilmi yönden köklü bir aileye mensuptur. İslam’ın tam anlamıyla yaşandığı bir evde doğması onun hayatını çok etkilemiştir. Daha küçük yaşlardan itibaren takva ve zühd dairesinde yaşamaya başlamış, henüz çocuk denebilecek yaşlarda, gece namazlarına ve Pazartesi - Perşembe oruçlarını tutmaya özen göstermiştir. Kendi kendisine Kur’an-i Kerim’in yarısını ezberleyen Benna, 15 yaşında da hafızlığını tamamlamıştır. Lise eğitimi sırasında, okulda; \"kötülüklere karşı mücadele\" adında bir dernek kurmuş ve bazı önemli şahsiyetlere mektuplar göndererek onları uyarmaya başlamıştı. Liseden mezun olduğunda Mısır’daki tüm öğrenciler arasında, ders notları bakımından ilk beşe giren Hasan el Benna, üniversiteyi bitirdiğinde ise kendisi kadar yüksek dereceli hiçbir öğrenci bulunmuyordu. Üniversiteyi birincilikle bitirdi. İngiliz işgaline direniyor * Hasan el Benna’nın tayini, İsmailiye’deki okullardan birine atanmıştı. Mısır, o sıralar İngiliz işgali altında idi. İngiliz ordu birlikleri güçlerini İsmailiye’de toplamıştı. Yoksul ve fakir olan Mısır halkının büyük çoğunluğu, İngiliz şirketi olan ‘Süveyş’te işçi olarak çalışıyordu. İngilizlerin işgali sebebiyle, Mısır’da her türlü rezillik meşru hale gelmişti. Mısır halkının ezildiğini ve her geçen gün dininden uzaklaştığını gören Hasan el Benna İngiliz işgaline karşı halkı bilinçlendirmek için konuşmalar yapmaya başladı. 22 yaşında bir kahraman Konuştuğu kahvehanelerde onu dinleyenlerden altı kişi, bir akşam Benna’nın evinde toplandı. Konuşmalarından etkilendikleri Hasan el Benna’ya ne yapmaları gerektiğini sormuşlardı. O akşam Hasan el Benna’nın evinde sözleşen yedi kişi, daha sonra tüm İslam dünyasını derinden etkileyen \"Müslüman kardeşler\" teşkilatını kurmuş oldu. Hasan el Benna, bu büyük hareketi başlattığında sadece 22 yaşında idi. Gençti ama bir önemi yoktu çünkü 21 yaşında İstanbul’u fetheden Fatih’le aynı peygambere inanıyordu. Hasan el Benna, çalışmalarını daha yaygın hale getirebilmek için İsmailiye’den Mısır’ın başkenti Kahire’ye geçti. Teşkilatının merkezini kurdu. Köyleri gezdi, şehirleri dolaştı. Gittiği ve konuştuğu her yerde binlerce insan Müslüman kardeşlere üye oluyor ve çalışmaya söz veriyordu. Bu toplumsal bilinçlenme Mısır iktidarını korkutuyordu. İsrail işgaline karşı tek başına 1947 yılında İngilizler, işgal ettikleri bir başka Müslüman toprağı olan Filistin’den çekilip yerlerine Yahudileri bıraktılar. Hasan el Benna bu işgal ve Müslüman katliamına şiddetle karşı çıktı. Müslüman kardeşleri örgütleyip, direniş için Filistin’e gönderdi. Bütün bu gelişmeler, İngilizler ve Yahudilere yaranmaya çalışan Mısır’ın kukla idarecisi Kral Faruk’u kaygılandırmıştı. Kral Faruk, Benna’nın öldürülme emrini verdi. Rabbine tertemiz döndü; çünkü şehit oldu Hasan el Benna, 12 Şubat 1949’da Kahire’nin en büyük caddelerinden birinde arabası durdurularak polisler tarafından kurşunlandı. Hastaneye kaldırıldı ve orada müdahale edilmeyerek kan kaybından ölmesi sağlandı. Hasan el Benna’nın ölümünden hem İngilizler hem Kral Faruk hem de Yahudiler fazlasıyla memnun kaldılar. Ama anlayamadıkları şu ki, Müslüman kardeşler teşkilatı, daha da büyüyerek bütün İslam dünyasını etkiledi. Ne Kral Faruk ne de diğerleri hayırla yâd ediliyor. Ama Hasan el Benna, ölümünden 60 yıla yakın bir zaman geçtiği halde, hala Müslümanların kalbindedir. O kadar zaman geçtiği halde Türkiye’de bir gazete sayfası onu rahmetle anabiliyor. Bu şu demektir ki; Hasan el Benna’nın davası yepyeni bir dünyanın kapısını aralayacaktır. Bir gün mutlaka! |
HAREM-S :: İSLAM :: Örnek Şahsiyetler
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz