Giriş yap
YAYINDAYIZ...
Bugün gazetenize baktınız mı?Yorumcularımız Avrupa ve Türkiye Ligini sizler için değerlendiriyor.
Her hafta gazetenizde...
Tıklayın
ŞEYH ŞAMİL
2 posters
HAREM-S :: İSLAM :: Örnek Şahsiyetler
1 sayfadaki 1 sayfası
ŞEYH ŞAMİL
ŞEYH ŞAMİL | [/url] |
Bugünkü Kuzey Kafkasya'da bir İslami potansiyelden söz edilebiliyorsa bu, büyük ölçüde Şeyh Şamil ve müridlerinin organize ettiği tasavvufi cihad hareketi yıllarında olmuştur. Özellikle bugünkü Kafkasya'da İslami geleneğin en güçlü şekilde yaşandığı Dağıstan bölgesinde 19. yüzyıl boyunca yaşanan İslami hayat, yaklaşık 70 yıl sürdürülen din düşmanlığı politikalarına rağmen bugüne kadar ulaşan bir canlılıkla yaşanmıştır. Sırasıyla İmam Mansur, Gazi Muhammed, İmam Hamzat ve İmam Şamil önderliğinde yürütülen cihad yıllarında şehid düşen mücahidlere ait makamlar bugün Kafkasya müslümanlarının manevi kimliklerini koruyucu bir vasıta olarak varlıklarını sürdürmektedir. Hemen her karış toprağı şehid kanıyla sulanmış,herkayası bir savaşın siperi olmuş Dağıstan son iki asır boyunca İslam'ın kalesi haline gelmiştir. Şeriatın deruni yönünü oluşturan ve İslam'ı şekli bir takım törenler olma, ötesine ulaştırarak kalbi bir lezzet ve coşkuya tahvil eden tasavvuf, Dağıstan'ın günlük yaşantısının bir parçası haline dönmüştü. Bir mürid için cihad en coşkulu bir zikir halkasının doruk noktası ve cazibenin ruhları kanatlandırdığı andı. Kafkasya'da Müridizm adını alan tasavvuf hareketinin ikinci önderi olan İmam Gazi Muhammed, Nakşibend tarikatı müridlerinden Kuralı Muhammed ve O'nu takiben Şeyh Cemaleddin Gazikumuki'ye intisab etmiştir. İmam Gazi Muhammed, Şeyhi Kuralı Muhammed 'in kendisine verdiği "Kulun emrine değil Allah'ın emrine uyarak Ruslara karşı cihada başlaması" talimatıyla cihad bayrağını kaldırmıştır. İmam Gazi Muhammed 1829'da 36 yaşında neşrettiğ "İkamet-ül Burhan Ala İrtidadi Urefa-i Dağıstan" adlı eseriyle Gimri'den başlamak suretiyle halkı cahada davet etmiştir. 1831 yılından itibaren Ruslarla şiddetli çarpışmalara giren İmam Gazi Muhammed, merkez üssü olan Gimri'de 17 Ekim 1832 tarihinde girdiği çarpışmada çok ağır bir şekilde yaralanır. Hayata gözlerini kapatırken başucunda bulunan ve yaralı durmdaki önde gelen müridi Şamil'e şunları söyler: "Şamil ! Rüyamda halkınDağıstan'ın Koysu ırmağına bir direk diktiğini gördüm. "Bu direk nedir?" diye sorunca "İmam Gazi Muhammed'dir" dediler. Bu direk su akıntısına bir süre direndikten sonra devrilerek akıntıya kapıldı. Halk yine bir direk dikti ve "Bu da İmam Hamzat'dır" dediler. Ancak bu ikinci direk daha kısa bir sürede devrildi. Halk üçüncü bir direk daha dikti. Bu sonuncu direk akıntılara çok uzun süre direndi. "Bu kim ?" diye sorunca "O Şamil'dir" cevabını aldım. Bu rüyam gösteriyorki bana yolculuk görünmüştür. Yerime geçecek olan Hamzat'ta kısa bir süre sonra beni takib edecektir. Dağıstan'ın geleceği sana emanettir, bütün ümid sendedir. Allah yardımcın olsun..." Oracıkda şehid olan İmam Gazi Muhammed, Gimri'den alınıp köy köy dolaştırıldıktan sonra Tarku'da toprağa verilmiş daha sonra da vasiyetine uygun olarak Şeyh Şamil'in İmamlık döneminde Gimri'ye nakledilmiştir. İmam Gazi Muhammed'in ardından İmamlık makamına geçen İmam Hamzat iki yıl sonra 19 Eylül 1834'de 45 yaşında iken şehid edilmiş ve İmam Gazi Muhammed'in rüyasında gördüğü gibi o sırada 37 yaşında olan Şeyh Şamil 2 Ekim 1834'de imamlığa seçilmiştir. 1797'de Dağıstan'ın Gimri avulunda doğan Şamil zahiri ve batıni eğitimini, daha sonra kayınbabası da olan Şeyh Cemaleddin Gazikumuki'nin yanında tamamlamıştır. |
Geri: ŞEYH ŞAMİL
Şeyh Şamil'in mürşidi ve kayınbabası Şeyh Cemaleddin Gazikumuki (K.S.) Dağıstan'dan İstanbul'a hicretten sonra bir süre Üsküdar'da yaşamış ve vefatından sonra Karacaahmed kabristanında toprağa verilmiştir.
İmamlık seçimi sırasında bir konuşma yapan İmam Şamil: "İmamlığı yalnız şu şartıma mutlak suretle uyacağınıza söz verirseniz kabul ederim. Son derece şiddetli hareket edeceğim. Bu celala tahammül edeceğinize ve asla şikayetlenmeyeceğinize söz veriyormusunuz?" deyince bütün müridler "Önümüze atalarımızın mezarı çıksa son oğlumuz düşman elinde kalsa senin emrinden çıkmayız" diyerek biat ettiler ve böylece Şeyh Şamil'in kanlı mücadelelerle geçecek İmamlık dönemi başladı.
25 yıl süreyle Ruslar ile Dağıstan'ın dört bir köşesinde savaşan Şeyh Şamil ve müridleri teknik bakımdan kıyaslanamaz derecede güçlü ve 250 bin kişiye kadar ulaşan kalabalık Rus ordusuna karşı kahramanca savaştılar. Özellikle 1854 Kırım savaşından sonra bütün gücüyle Kafkasya ve Dağıstan'a yüklenen Rus ordularına karşı savaşında devrin en güçlü "İslam Devleti" olan Osmanlı Devleti'nden en ufak bir yardım bile alamayan Şamil ve sadık müridleri son direnme noktası olan Gunib Dağı'na çekildiklerinde Şamil'in yanında sadece dörtyüz mücahidi kalmıştı; Gunib dağında süren çetin günlerde bu sayı 100 kişiye indi.
Yanında bulunan ulemanın tavsiyesi ile, son müridlerinde hayatlarını kaybetmesini istemeyen Şeyh Şamil 1859 yılı Eylül ayının ilk günlerinde Rus generali Prens Baryatinski izin verilmesi başta olmak üzere bazı şartlarla teslim olmak zorunda kaldı. 6 Eylül 1859 günü Temirhan Şura şehrine getirilen Şamil yanındaki aile üyeleri ve yakın müridlerinden oluşan 40 kişilik bir kafile ile 11 Eylül 1859'de Sen Petersburg'a nakledildi ve bir ay sonra esaret süresinin büyük kısmını geçirmek üzere Kaluga'ya götürüldü.
63 yaşında esir düşen ve Kaluga'da geçen ilk üç yılında manevi yönden büyük sıkıntılar çeken Şeyh Şamil'in o güne kadar ağarmamış ola saç ve sakalı tamamen bembeyaz hale gelmişti. Türk topraklarına gitmelerine izin verileceği sözü ile teslim olan Şamil'e verilenn bu söz, uzun süre unutulmuş ve Şeyh Şamil'in Kaluga'daki esareti 10 yıl kadar sürmüştür. 10 yıl sonra Kaluga'dan Kiev'e nakledilen Şeyh Şamil burada görüştüğü Çar II. Aleksandr'dan Osmanlı ülkesine gönderilmesini rica etmiş ve oğulları Gazi Muhammed ile Muhammed Şafi'yi rehin bırakmak şartıyla bu isteği yerine getirilmiştir.
1870 yılında bir Rus gemisiyle İstanbul'a gelen Şeyh Şamil Kabataş iskelesinden bir saltanat kayığı ile alınarak devrin hükümdarı Sultan Abdulaziz tarafından karşılandığı Dolmabahçe sarayında ağırlanmıştır.Abdulaziz Han'ın büyük iltifatlarıyla karşılaşan Şeyh Şamil sulatan'a kendisi ve ailesi için hiçbir maddi isteği olmadığını ancak Mekke ve Medine'yi ziyaret maksadıyla Hicaz'a gtmelerinin sağlanmasını söylemiştir. Sultan Abdulaziz'in sağladığı bir gemiyle Hicaz'a doğru yola çıkan Şeyh Şamil ve ailesi gemi ile mısır'a uğramışlar ve burada Mısır Hidivi İsmail Paşa tarafından bir süre misafir edilmişlerdir. Bu misafirlik sırasında Şeyh Şamiil Cezayir bağımsızlık tarihinin unutulmaz mücahidi Kadiriyye tarikatının önde gelen simalarından Emir Abdulkadir ile tanışmışlardır. Böylece 19. yüzyıl boyunca biri Kafkasya'da, diğeri Cezayir'de cihad tarihine altın sayfalar ekleyen iki mürşid ve mücahid buluşmuş oluyorlardı. Mısır'daki 1 ay kadar süren misafirlikten sonra Kızıldeniz yoluyla Arabistan'ın Cidde limanına gelen Şeyh Şamil ve yanındakiler başta Mekke emiri Şerif Abdullah olmak üzere Hicaz'ın önde gelenleri tarafından karşılanarak Mekke'ye getirildiler O yıl Hacc-ı Ekber olduğu için normale göre daha fazla sayıda olan hacılar Kabe'yi ziyareti sırasında İslam aleminin her yanına yayılan ününü işittikleri bu büyük mücahidi görmek isteyince Şeyh Şamil Kabe'nin çatısına çıkarılarak bütün hacıların kendisini görmesi sağlanmıştır. Şeyh Şamil'e nasib olann bu büyük mazhariyet Allah rızası için 30 yıl aralıksız süren cihadın bedeli olmasa bile Kabe avlusunu dolduran bütün müslümanları büyük bir vecde sürüklemiştir.
Hacı olduktan sonra Mekke'den Medine'ye geçen Şeyh Şamil Peygamberimiz (S.A.V.)'in soyundan gelen Ahmed er-Rufai'nin evlatlarına tahsis edilen dergahta misafir edilmiş ve büyükdedesi ile aynı ismi taşıyan şeyh ve müridleri tarafından ağırlanmışlardır. Medine'ye geldiği gün Ravza-i Mutahhara'da Rasulullah(S.A.V.)'in ayak ucunda, yanında bulunan 70 Kafkas mücahidi ile saf tutan Şeyh Şamil ömrünün son demlerinde manevi huzuruna geldiği Peygamber'i(S.A.V.)'ne kavuşmuştur. Şeyh Şamil'in bu ziyaretinin makbul oluşuna şahid olan bir rivayete göre Şamil'in Medine'ye geldiği günlerde Peygamber (S.A.V.) soyundan gelen en yaşlı seyyid ve şerif olan zat bir rüya görür. Rüyasında Peygamberimiz (S.A.V.) onlarca kuşaktan bu torununa "Oraya gelen en büyüğünüz ve saygıya layık konuğunuz Şamil'dir. Kendisine hürmet ve hizmette kusur eylemeyin! " buyurur. Bu rüya üzerine Peygamber (S.A.V.) soyunun yatağından çıkamayacak derecede yaşlanmış olan bu büyüğü derhal yerinden kalkarak Şamil'i ziyaret etmek ister ve Şamil'in yanına gelir gelmez ellerine sarılır.
Artık ömrünün son demlerine geldiğini hisseden İmam Şamil Rusya'da rehin bulunan oğullarından birinin aile fertlerine sahip çıkmak üzere Medine'ye gelmesinin sağlanmasını Osmanlı Sultanından rica eder ve oğulu Gazi Muhammed yapılan girişimler sonrasında Hicaz'a doğru yola çıkar. Bu sırada iyice rahatsızlanan Şeyh Şamil'in son anlarında başında misfiri olduğu dergahın şeyhi Ahmed er-Rufai ve Şeyh Şamil'in o sırada henüz 7 yaşında bulunan küçük oğlu Muhammed Kamil bulunmaktaydı. Şeyh Ahmed er-Rufai, Şamil'in son anlarında olduğunun farkındadır ve O'na Kelime-i Tevhid'i telkin eder. Kelime-i Tevhid için otuz yıl gaza meydanlarında yaralar alan, kan döken Şeyh Şamil son bir gayret ile sağ parmağını kaldırarak Kelime-i Şehadet getirir ve ruhunu Rabb'ıne teslim eder. Ertesi gün ailesinden yanında bulunanların son defa babalarını gördüğü sırada Şamil'in gaza meydanlarında aldığı yaralarla süslü bedenini yıkayıp teçhiz ve tekfin edecek olan şeyh Ahmed er-Rufai Şamil'in daha küçük bir çocuk olan oğlu Muhammed Kamil'i babasının yanına götürerek şunları söyler: "Oğlum babanın mubarek elini kokla!.." Ve çocuk babasının cansız elini öperken sözlerini şöyle sürdürür.:"Duyduğun koku ancak şehidlik mertebesine erenlerde ortaya çıkan mübarek bir kokudur. Bil ki baban kutlu şehidler kafilesinin sancaklarındandır. " Kafkasya'da Dağıstan'ın Gimri avulundaki bir dağ evinde başlayan, onlarca kez ölümle karşılaşan ve bütünüyle Allah yoluna adanan bir ömrün Peygamber (S.A.V.)'in makamı olan Medine'de sona ermesi ancak Şeyh Şamil'e lütfolunan bir ayrıcalıktı. Şeyh Şamil Peygamber Mescid'nde kılınan namazdan sonra Cennet'ül Baki kabristanında Peygamberimiz (S.A.V.)'in eşlerinin defnedildiği bölgede toprağa verildi.
Geri: ŞEYH ŞAMİL
]"Kafkasya'da güneşe bakıp da Şamil'i hatırlamamak mümkün değildir. O Kafkasya'nın kara günlerini aydınlatan güneştir." sözleri bugünkü Kafkasya için de geçerlidir. Bugün Kafkasya ve Dağıstan!da ülkeyi işgal eden güçlere karşı yürütülen mücadelenin yollarını da yine "Şamil Güneşi" aydınlatmaktadır. Artık destanlaşmış olan hayatı, savaşları, sözleri ve hayata geçirdiği ilkeleri ile Şeyh Şamil bugün Kafkasya ve Dağıstan'da dipdiri olarak yaşamaktadır. Allah yoluna adanmış ve bu adanmışlık defalarca ölümle sınanmış bir mücahidin nasıl ölümsüz hale geleceğini anlamak isteyenler şanil'in hayatını okumalıdırlar. Şeyh Şamil'in bugünkü ve yarınki Kafkasyalılara yol gösteren şu birkaç sözü bile böyle bir niyeti olanlara bir fikir verecektir:
"Allah güçlülerin başaramadığını bir zayıfa başartmaya kadirdir"
"İnsanların en soylusu Allah'tan en çok sakınandır"
"Allah'ın verdiği nimetlerle günah ve kötülük yolunda güç kazanmak ne kötüdür"
"Allah ile açık olsun-gizli olsun ilişkiniz edeb üzre olmalıdır."
"Allah' giden yollar gökteki yıldızlardan daha çoktur ve ben o yollardan birisine talibim"
"Bir mürşide bağlanırken ondan keramet beklemeyin; şeriata bağlı olduğunu ve hak yolda yürüdüğünü görmeniz yeterlidir."
"Arkadaşını affet; affettiğini hatırlama ve hatırlatma!.."
"Torunlarınıza bırakacağınız en büyük miras tevhid için savaşmak ve Allah kelamını yayma yolunda can vermeyi öğretmek olacaktır. Torunlarımız cihad günlerinde kuyruk değil baş olmalıdır."
"Ölümümüz bizi Allah'a kavuşturacağı için kutludur. Dünyaya geldik, Hakk'ın eserlerini gördük, gönülden vurulduk; emirlerindeki hikmete inandık. Hakk'a kavuşmamız olan ölümü de gönülden özlemeliyiz. Müslüman için bir vuslat ve mutluluk anı olan ölüm ancak kafirler için gerçek bir azaptır."
"Şehid ruhları yeşil kuş kanatları üzerinde Allah'a ulaşır. Allah yolunda kan dökünüz, yurdumuz için ölünüz ve şehid olmaya koşunuz !.."
Hayatı boyunca bu sözlerin anlamını şerheden Şeyh Şamil'in bugün Kafkasya ve Dağıstan'da yaşayan torunları Şamil'i anladığı takdirde bu dünyada pekçok şey değişecektir.
Geri: ŞEYH ŞAMİL
İMAM ŞAMİL' İN HAYAT HİKAYESİ
Rusların, Kafkasya'da ortadan kaldırmak istediği İslâmiyeti, tekrar ihyâ etmek, yaymak için uğraşan, Kafkas-Rus mücâdelesinin en unutulmaz simâsı ve düzenli Rus ordularını dize getiren büyük mücâhid , Kafkas kahramânı, âlim ve velîdir . 1797 (H.1212) senesinde Dağıstan'ın Gimri köyünde doğdu. Babası Muhammed, ona Ali ismini verdi. Küçük yaşta ağır bir hastalığa yakalanan Ali'ye, âdetlerine uyarak, Şâmil ismini de verdiler ve o isimle çağırmaya başladılar.
Küçük yaşından îtibâren ilim tahsîl edip âlim olması için, zamanın ulemâsından okudu. Şâmil, otuz yaşına kadar; tefsîr, hadîs, fıkıh ilimlerini, edebiyât, târih ve fen bilgilerini öğrenerek, büyük bir âlim, gönül sâhibi bir velî oldu. Rusların, Kafkasya'daki müslüman Türkleri esâret altına almak, kalblerindeki îmânı söküp atmak ve İslâmiyeti yok etmek için maddî ve mânevî bütün güçleri ile uğraştığını görünce, gönlündeki îmânın tezâhürü olarak cihâd aşkıyla ortaya atıldı. Kafkasya'da yaşayan Türkler, onu başlarına imâm, rehber seçtiler. İmâm Şâmil, daha önce Rusların esâretini kabûl etmiş kabîleleri de saflarına katarak, düzenli küçük bir ordu kurdu. Bu küçük ordusuyla yirmi beş sene, İslâmiyeti yok etmek, müslümanları ortadan kaldırmak isteyen Ruslara kan kusturdu. Nice generallerini harp meydanlarında öldürüp, nicelerini de çarlarına karşı küçük düşürdü, onları âciz bıraktı. Eşsiz bir mücâdele ile hayâtını geçiren Şeyh Şâmil, 1870 (H.1287) senesinde Medîne-i münevverede vefât etti.
Zâhirî ilimleri Saîd Herekânî'den, tasavvuf ilimlerini ise aynı zamanda kayınbabası ve mürşidi olan Seyyid Cemâleddîn Gazikumûkî hazretlerinden öğrendi.
Şeyh Şâmil, daha gençlik yıllarında Şeyh Mansûr ile başlatılan hürriyet mücâdelesindeki yerini aldı. Mansûr'dan sonra, Gâzi Muhammed, Kafkaslıların başına geçerek imâm oldu. O da gönül sâhibi bir velî idi. Şeyh Şâmil'in çocukluk arkadaşı olan Gâzi Muhammed, Ruslarla yaptığı Gimri muhârebesinde şehîd olmadan önce; "Kardeşim Şâmil! Bu savaşta şehîd olsam gerektir. Benden sonra Hamzat imâm olacak. Onun kısa süren imâmlığından sonra sen başa geçecek, senelerce Kafkasya'ya hükmedeceksin. Nâmın cihânı tutacak. Çar ordularını perişân edeceksin. Bu savaştan sonra Gimri'den gitsen bile yine kurtarıp, mezârımı düşman çizmeleri altında bırakmazsın inşâallah" demişti. Çarpışmanın şiddetlendiği bir an, Gâzi Muhammed şehîd düştü. Bu hâle çok üzülen Şeyh Şâmil, büyük bir hızla düşmana saldırdı. Birçok düşman öldürdü. Bu arada ağır yaralandı. Şeyh Şâmil'in yaralandığını gören GimriCâmiinin müezzini Mehmed Ali, onu tâkib ederek, savaş alanı dışındaki bir mağaraya sakladı. Şeyh Şâmil pekçok yerinden yaralanmış, kaburga kemiklerinden bazıları ve köprücük kemiği de kırılmıştı. Asıl yara, göğsünde ve sırtında olup, her tarafını kan kaplamıştı.
Müezzin, oraya iki saat mesâfede bir köyde oturan Dağıstan'ın meşhûr cerrâhı, aynı zamanda Şeyh Şâmil'in kayınpederi olan Abdülazîz Efendiye durumu bildirdi. Abdülazîz, şifâlı otlarla yaptığı ilâçları Şeyh Şâmil'e tatbik ederek tedâviye başladı. Birkaç gün mağarada, daha sonra Unsokul köyünde tedâvi edilen Şeyh Şâmil, yirmi beş gün baygın yattı. Kendine geldiğinde annesini baş ucunda görünce, güçlükle; "Anacığım! Namazımın vakti geçti mi?" diye sordu. Namazlarını îmâ ile kılarak, aylarca yatakta yatan Şeyh Şâmil sıhhate kavuştu.
1832 (H.1248) senesi şehîd düşen Gâzi Muhammed'in yerine, Hamzat Bey imâmlığa seçildi. Üç sene kadar faâliyet gösteren Hamzat Bey, 1835 (H.1251) senesinde Hunzah Câmiinde bir Cumâ günü şehîd edildi. Onun şehâdetinden sonra imâmlık, yâni liderlik vazifesi Şeyh Şâmil'e teklif edildi. Şeyh Şâmil, tevâzu göstererek daha ehliyetli birinin seçilmesini istedi. Hattâ namzetler de gösterdi. Gohlok'ta toplanan âlimler ve milletin ileri gelen temsilcileri, her türlü yetkiye hâiz olarak, Şeyh Şâmil'e imâmlığı kabûl ettirdiler.
Rusları dize getirmenin ancak düzenli bir orduyla mümkün olacağını, teşkilâtlanılırsa çar ordularıyla baş edebilecek durumda olduklarını, dışardan hiçbir yardımın gelmeyeceğini, bu sebeple iş başa düştüğünü her gittiği yerde îzâh ediyordu. Tesirli hitâbetiyle halkı cezbediyor, müslüman olarak yaşamak aşkıyla yanan bu insanların kalblerine birer kıvılcım salıyordu. Bu uğurda şehîd olmanın mükâfâtının Cennet olduğunu bildiriyor, dînin emirlerine uymanın, yasaklarından kaçınmanın ancak hürriyet ile mümkün olabileceğini herkesin kalbine nakşediyordu. Şeyh Şâmil, kısa zamanda kısmen de olsa nizamlı bir ordu ve mülkî teşkilâtı kurmaya muvaffak oldu. Tecrübeli ve değerli yardımcıları, vekîlleri, ordunun ve mülkî idârenin başına getirdi. Bu nâiblerin en meşhûrları şunlardı: Şuayb Molla, Taşof Hacı, Duba, Hâcı Sadu, Ahverdili Muhammed, Kabet Muhammed, Hitinav Mûsâ, Nûr Muhammed, Muhammed Emîn, Hâcı Murâd. Yararlık gösterenlere altın ve gümüşten yapılmış nişanlar veriyor ve bu nişanlara; "Sonunu düşünen hiçbir zaman cesur olamaz.", "Kuvvet ve yardım ancak Allahü teâlâdandır.", "Cesûr ve yüksek rûhlu olana..." şeklinde cümleler yazdırıyordu. Şeyh Şâmil'in seçtiği bu nâibler, memleketin olduğu kadar, askerî birliklerin de sevk ve idâresinde üstâd idiler.
Çar Birinci Nikola, yıllardırKafkasya'da yapılan savaşlarda başarılı olamadığını ve Şeyh Şâmil'in düzenli ordu kurarak hücumlarını sıklaştırdığını görünce, bu memleketi bir de sulh yoluyla elde etmeyi denemek istedi. Şâyet Şeyh Şâmil'i elde edebilirse, bu işin çabucak biteceğine inanıyordu. Kafkasya'daki müslümanları bir bayrak altında toplama sevdâsından vazgeçerse, kendisine en büyük makamların, rütbelerin verileceğini, başına krallık tâcı giydirileceğini, Çarlık hazînelerinin ayakları altına serileceğini bildiren göz kamaştırıcı şeytânî bir teklif hazırlatıp, en güvendiği generallerinden Viyanalı Kluk Von Klugenav'a verdi ve Şâmil'i sarayına dâvet etti. General, Şeyh Şamil'in huzûruna çıkmak için aracılar koydu. Güçlükle Şeyh Şâmil ile görüşmeye muvaffak oldu. 1837 senesinde Çar'ın gönderdiği elçiyi, maiyetiyle berâber, SulakNehri civârında kabûl etti. İmâm, Generale yere serdiği Kafkas yaygısında yer gösterdiği zaman, bir bacağı bir müslüman güllesiyle sakat kalan topal General, Şeyh Şâmil'i büyük bir tâzimle selâmladı ve istemeyerek bu yamalı yaygıya oturdu. Çar'ın sonsuz vâd ve pek parlak teklifleriyle dolu mektubunu okuyan General susar susmaz, İmâm hızla ayağa kalkarak; "Namazım geçiyor." diye heybetle geri çekildi. Namazını kıldıktan sonra gelen Şeyh Şâmil, sapsarı kesilen Generale kesin cevâbını şöyle bildirdi: "General! O Nikola'ya git ve de ki: Senin yerinde şu anda kendisi olsa ve bu alçakca teklifleri bana bizzat yapmak cesâretinde bulunsaydı, ona ilk ve son cevâbı şu kırbacım verirdi." İyice hiddetlenen Şeyh Şâmil şöyle devâm etti: "Ona söyle! Kahraman tebeamın kalblerinde kök salan bu eşsiz zafer inancını kökünden kazımadıkça, bu mübârek vatan topraklarını en son kaya parçasına kadar karış karış müdâfaa etmekten bizi men edemeyeceksiniz. Dînim ve vatanım uğrunda, bütün çocuklarımı ve âilemi kılıçtan geçirseniz, zürriyetimi kurutsanız, en son tebeamı öldürseniz, tek başıma son nefesimi verinceye kadar sizinle savaş edeceğim. Nikola'yı tanımıyorum. Son cevâbım budur." Daha sonra ayağa kalktı. Hiçbir şey söylemeye cesâret edemeyen General, huzurdan ayrılıp, Çar'ına durumu bildirdi. Çar, hazır bu yol açılmışken, ikinci bir teşebbüs olmak üzere Kafkas orduları başkumandanı General Feze'yi, İmâm Şâmil'e tekrar gönderdi. Onun da aldığı târihî cevap şudur:
"Ben, Kafkas müslümanlarının hürriyete kavuşmaları için silaha sarılan gâzilerin en aşağısı Şâmil! Allahü teâlânın himâyesini, Çar'ın efendiliğine fedâ etmemeye yemin eden, özü sözü doğru bir müslümanım. Daha önce Çar Birinci Nikola'yı tanımadığımı, emirlerinin bu dağlarda geçersiz olduğunu General Klugenav'a anlayacağı şekilde tekrar tekrar söylemiştim. Bu sözleri sanki taşa söylemişim gibi, Çar, hâlâ görüşmek için beni Tiflis'e dâvet ediyor. Bu dâvete icâbet etmeyeceğimi bu mektubumla son defâ size bildiriyorum. Bu yüzen fânî vücûdumun parça parça kıyılacağını ve sırtımı verdiğim şu vatan topraklarında taş üstünde taş bırakılmayacağını bilsem, bu kesin karârımı hiçbir zaman değiştirmeyeceğim. Cevâbım bundan ibârettir. Nikola'ya ve onun kölelerine böylece mâlûm ola!"
Geri: ŞEYH ŞAMİL
Şeyh Şâmil, teşkilâtlandırdığı yiğitleri hem din bilgilerinde yetiştirir, hem de askerî eğitimden geçirirdi. Köylerde bulunan bütün çocukların Kur'ân-ı kerîm okumasını sağlar, büyüklerin; tefsîr, hadîs, fıkıh gibi dînî ilimlerin yanısıra, zamânın fen bilgilerinde de yetişmesi için uğraşırdı. Din bilgisi olmayan câhillerin Ruslara aldanacağını, vatanını koruyamayacağını, böylece hem dünyâda esâret altında kalacağını, hem de âhirette acı azâblara dûçâr olacağını buyururdu. Bu sebeple, emri altındaki her köy, kasaba ve şehirde medreseler açtırır, hem din, hem de fen ilimlerinin okutulması için uğraşırdı. Kendisi bizzat bu derslere katılır, talebelerine ders verirdi. Başarılı talebelerine mükâfâtlar dağıtırdı. Medresede okutulan dersler yanında, silâh kullanmak, kılıç çekmek, ok atmak, ata binmek gibi konularda eğitimler yaptırır, savaş ânında herbiri birer komutan olacak şekilde yetiştirirdi. Bundan dolayı Şeyh Şâmil, hem milletinin, askerinin devlet reîsi, kumandanı, hem de hocası, imâmı idi. Bu sebeple Kafkasyalı müslümanlar, onu canları gibi çok severler, her emrine şartsız itâat ederlerdi. Vatanlarını Ruslara karşı müdâfaa etmek ve bu uğurda şehîd olup Allahü teâlânın rızâsını kazanmak, her Kafkasyalı müminin yegâne arzusu idi. Çocuklarını, Allahü teâlânın dostlarını sevecek, düşmanlarından da nefret edecek şekilde yetiştirirlerdi. Onlar için Rusları sevmek, onlara boyun eğip emirlerine girmek kadar tehlikeli bir şey olamazdı. Her çocuğa, İmâm Şâmil'in ve diğer âlimlerin muhabbeti, Ruslara olan düşmanlık anlatılırdı. "Hubb-i fillah ve buğd-ı fillah"ın (Allahü teâlânın dostlarını sevmek, düşmanlarından nefret etmek), îmânın asıl sebebi, şartı olduğu, bu olmadıkça hiçbir ibadetin cenâb-ı Hakk'ın katında makbûl olmadığı öğretilirdi.
Rus kuvvetleri hep hezimete uğradı. Yenileri birbirini takib etti. Çar Birinci Nikola, bu hezîmetlerden sonra, bütün Kafkasya'yı fethetmek, Şeyh Şâmil'i ele geçirip bütün müslümanlara kötü günler yaşatmak maksadıyla, ordularının en seçkin generallerini bu işde vazifelendirdi. Napolyon'u mağlub eden bu meşhûr generaller; Fraytag, Svarts, Klugenav, Argutinski idi. Kalelere bıraktıkları ihtiyat kuvvetleriyle birlikte elli bini bulan bu seçme ordu, dört koldan harekete geçti. Netice yine Rus ordularının hezimeti ve bir avuç müslümanın zaferi idi.
Şeyh Şâmil'in, bu kadar kısa sürede, harp târihinde ender rastlanan bir zaferi kazanması ile, Avaristan baştanbaşa düşman çizmelerinden temizlendi. Rusların yirmi beş müstahkem mevkii zapt ve tahrîb edildi. İki binden ziyâde Rus askeri esir alınıp, binlercesi öldürüldü. En mühimi, yenilmez sanılanRus ordularını çok az bir müslüman Türk'ün îmân gücü ile nasıl perişân ettiğine Rus Çarı dahî hayretle şâhid oldu. Rus kaynakları 1843 senesinde yapılan bu harplerin netîcesi hakkında şöyle demektedir:
"Şâmil, Avaristan'da taş üstünde taş bırakmadı. Unsokul, Balakan, Moksok, Ahalçi, Tsanah, Hassat, Gergebil, Burunduk, Hunzah, Nizovaye, Ziran, Gimri gibi en önemli üslerimizi, mevzilerimizi kâmilen ele geçirip temelinden tahrib etti. Rusya'ya çok pahalıya mal olan bu Avaristan muhârebelerinde yaptığımız müthiş masrafları, verdiğimiz korkunç insan ve malzeme zâyiatını hesab edecek olursak, bu savaşın Kafkasya'da yaptıklarımızın en kanlı ve zararlısı olduğu meydana çıkar."
Bu savaşlar netîcesinde Kafkasya'da yaşayan müslüman Türklerin mâneviyâtı yükseldi. Ruslara karşı müthiş bir direniş başladı. Şeyh Şâmil'e karşı olan güvenleri çoğaldı. Canla başla ona yardıma karar verdiler. Bu savaş, Çar Birinci Nikola'nın gururunu kırdığı gibi, plânlarını da alt üst etti. Napolyon'a karşı gâlip gelen meşhûr Rus generalleri, iki kolorduya yakın büyük bir kuvvet ile Avaristan'a saldırdıkları hâlde, Şeyh Şâmil'in bir avuç ordusu karşısında tutunamamışlar, felce uğramışlardı.
Geri: ŞEYH ŞAMİL
Çar Nikola, bu hezîmetten sonra da, Şeyh Şâmil'in karşısına General Vorontsof'u çıkardı. Onu Kafkas Orduları Başkumandanlığına getirerek; "Bütün ordularım bu uğurda fedâ olsun. Hazînelerimin bütün kapıları Kafkasya için ardına kadar açıktır. İstediğin her şeyi bol bol alabilirsin. Bunun karşılığında sizden Şeyh Şâmil'i ölü veya diri olarak ele geçirmenizi ve Dargo denilen yuvasını kasıp kavurarak çiğnemenizi istiyorum" dedi. General Vorontsof, Kafkasya'yı bir uçtan bir uca fethetmek için altmış bin kişilik bir kuvvetle harekete geçti. Şeyh Şâmil'in yok denecek kadar az bir askeri karşısında perişân olup şaşkına döndü. Bir buçuk ay içinde elindeki bütün cephânelerini, güllelerini İmâm Şâmil'in yaptırdığı sahte istihkamlara, boş siperlere günlerce atarak bitirdi. Hakîkî muhârebelere daha girişemeden cephânesiz kaldı. Geriden gelen mühimmat ve askerin yiyeceğini, erzakları Şeyh Şâmil'in yaptığı baskınla kaybetti. Şeyh Şâmil'in iki ay süren çok mahâretli ve kanlı yıpratma muhârebeleri karşısında mevcûdunun büyük bir kısmını ve üç generalini kaybetti.
Şeyh Şâmil, yeni bir gazâ için hazırlanmaya başladı. Ordusuna, Rusların müslümanlara yaptıkları katliamları, ettikleri işkenceleri ve zulümleri anlatıyordu. Dînini yayabilmek için, vatanlarını korumanın en büyük ibâdetlerden olduğunu, bu uğurda şehîd olmanın öneminden ve Cennet'teki yüksek derecesini haber veriyordu. Peygamber efendimizden ve Eshâb-ı kirâmdan misâller getiriyor, onların hiç rahat yüzü görmediklerini, hayatlarının sonuna kadar İslâmı yaymak için diyar diyar dolaştıklarını, çok az bir kuvvetle pek büyük düşman sürülerine gâlip geldiklerini anlatıyordu. Halk heyecanla dinliyor, o anlattıkça Allahü teâlânın düşmanı olan Ruslara karşı nefretleri artıyordu. Ruslar harp meydanlarında devamlı yenilince ova köylerinde mezalime başladılar. Bu köylerden gelen iki kişi halkın çâresiz hâline Rusların kadın çocuk demeden yaptıkları mezâlimi Şeyh Şâmil'in annesine anlattılar. Annesi, Şeyh Şâmil'i yanına çağırdı. Annesinin en küçük arzusunu kendisine büyük bir emir telakkî eden muhterem İmâm, annesinin yanına gitti. Biraz önce dinlediği vahşetten gözleri yaşla dolan heybetli ana, oğluna; "Evlâdım! Uzak Çeçen köylerinde Rusların yaptığı anlatılmaz işkenceleri ve öldürülen yiğitlerin haberini öğrendim. Kendilerini müdâfaa edemeyen bu köylüleri boş yere kırdırmasan ve Ruslarla belirli bir müddet için mütâreke yapsan olmaz mı?" deyiverdi. Bu sözleri anasından işiten kahraman İmâm, beyninden vurulmuşa döndü. Şeyh Şâmil, bir tarafta vatanın selâmeti ve bu uğurda Ruslarla kanının son damlasına kadar mücâdeleye karar vermiş insanlar, bir tarafta da incitilmesi büyük günahlardan olan ana gibi iki müthiş ateş arasında kaldı. Senelerdir, İslâm düşmanı olan Ruslarla mücâdele etmişti. Hattâ vücûdunda yara almadık yeri kalmamış gibiydi. Bu uğurda; eşi, hemşiresi, oğlu, amcası ve binlerce müslüman Türk şehîd olmamış mıydı? Bu sebeple düşmanla anlaşmaya kalkanlar için kânunlar konulmuş, onlara şiddetli cezâlar verileceği bildirilmişti. Şeyh Şâmil'in bu istek karşısında bir anda sararıp gül gibi solduğunu gören ana, oğlunun kalbine fecî bir hançer sapladığını anlayarak yaptığına pişmân oldu ve; "Dilim tutulsaydı da oğluma böyle bir şefâatte bulunmasaydım. Müslümanların kâfirlere boyun eğmesi gibi büyük bir günâhı işletmeye sebep olmak ne kötü. Elbette oğlum bunu kabûl etmeyecektir. Yâ Rabbî! Bu işin hâlledilmesi için oğluma yardım eyle, beni de affettiklerinin arasına al!" dedi. Sonra kimsenin yüzüne bakamadan evine girdi. İmâm Şâmil ise güç durumlarda namaza durur, günlerce yemeden içmeden o işin hâlledilmesi için Allahü teâlâya yalvarırdı. Yine öyle yaparak mescide halvete çekilen Şeyh Şâmil, gözyaşları arasında namaza durdu. Kur'ân-ı kerîm okudu. Allahü teâlânın sevgili kullarından, başta hocası Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî ve diğer büyüklerden yardım diledi. Onları vesîle ederek cenâb-ı Hakk'a niyâzlarda bulundu.
devamı için www.4fakulte.com
Geri: ŞEYH ŞAMİL
bu adama bayılıyom ya yani yanlış anlama olmasın tarihteki favori adamlarımdan biri
hpolat55- mod
- Mesaj Sayısı : 427
Yaş : 36
Kayıt tarihi : 19/02/08
HAREM-S :: İSLAM :: Örnek Şahsiyetler
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz